İnsanda elektromanyetizma ve otonom sinir sistemi
Elektromanyetizma, elektrikle yüklü parçacıklar arasındaki
etkileşime neden olan fiziksel kuvvettir. Bu etkileşimin gerçekleştiği alanlar,
elektromanyetik alan olarak tanımlanır. Doğadaki dört temel kuvvetten birisi
elektromanyetizmadır. Elektromanyetizma, yerçekimi dışında, günlük yaşamda
karşılaşılan hemen hemen tüm fenomenlerden sorumlu etkileşimdir. Olağan madde,
formunu her bir molekülünün arasındaki çekim gücünün bir sonucu olarak alır.
İnsan vücudunda kalp ve beyin ana elektromanyetizma üreten
noktalardır. Kalp ritmi ile insanın etrafında torus olarak izlenen bir
elektromanyetik alan oluşur. Ayrıca insan beyninde, dikey piramit nöronlar
belli bir elektrik akımı oluşturur. Bu
elektrik akımı dışarıdan EEG cihazları ile ölçülebilir.
İnsan beyninin ölçülen normal frekans bandı 10-13 Hz dir.
İnsan vücudunun normal frekansı 70 MHz dir.
Dünyamızın da kutupları arasında böyle bir elektromanyetik
güç vardır ve etrafında torus olarak adlandırılan bir enerji halesine yol açar.
Dünyamızın titreşim hızı 10-13 Hz’dir. Bu frekansın beynimizin normal frekansı
ile aynı olması şaşırtıcı mıdır, tabii ki değildir. Dünya üzerinde yaşayan tüm
canlıların aynı frekans bandında olması doğaldır.
Dünyamızda zamanın oluşmasını sağlayan şey, dünyanın kendi
etrafında dönmesi ve santrfuj etkisi ile oluşan kütle çekim kuvvetidir. Bu
çekim kuvveti sayesinde, biz de dünyaya bağlanır, onun üzerinde yaşarız, ancak
zamanın döngüsüne takılı bir şekilde hızla yaşlanırız.
İnsan bedenindeki istem dışı hareketler (kalbin atması, iç
organların çalışması, metabolizmanın çalışması) parasempatik otonom sistem ve
sinir ağları tarafından kontrol edilir ve hipotalamus bunun merkezidir. İnsan
bedeni sağlıklı ise her şey uygun frekansında, elektromanyetizmada bir sıkıntı
olmadan yürütülür.
Eğer insan bedeninde hastalık mevcutsa, üretilen
elektromanyetizma yavaşlar, frekans düşer, parasempatik sistem fazla aktif olmuştur.
Vücudun frekansı 70 MHz’in altına iner, beynin çalışma hızı 4-8 Hz bandına düşer.
Ancak, insan vücudunda hastalıkla savaşmamızı sağlayan bir
ikincil güç ve koruma mekanizması da mevcuttur. Bu sempatik otonom sistemdir, organizma
tehdit altında olduğu zaman hızlanır ve acil önlemler paketini açar. Bu
önlemler paketi, vücudun her türlü salgısını artırmak, ateşi yükseltmek, T-Cell’leri
harekete geçirmektir. Yani bir tarafta, yavaşlayan bir metabolizma, bir yandan
da düşmanı yoketmeye odaklanmış bir metabolizma. Normal stres tepkisinde,
sempatik sinir sistemi savaşı tamamlar, vücut eski sağlıklı haline geri döner.
Bağışıklık sisteminde sorun varsa, bu savaş bir türlü bitirilemez, içten ve
derinden sürekli devam eder. Vücut algıladığı düşmanı uzaklaştırmak için, bazen hedef
şaşırarak kendi hücrelerine saldırmaya başlar, bunun adı otoimmunitedir,
sonucunda enflamasyon oluşur.
Gelişen bir beyin/vücutta bu savaş ortamı süreklilik
arzediyorsa, vücut yeterli gelişim imkanı bulamaz.
Bazen de bazı organların gelişim hızı normalin üzerine
çıkabilir, hücre çoğalması artar, bu durum da problem yaratır. Otizmde, nöronlar
arasında bağlantılar çok hızlı ve gereğinden fazla bir şekilde kurulmaktadır. Dislekside
ise gelişim hızı geriden gelmektedir. DEHB’de ise beyinde mikroglial aktivasyonu
gerçekleşmiştir ve bu sebeple ön korteks gelişiminde gecikme yaşanır.
İnsan elektromanyetizmasını iki şekilde düzeltebilirsiniz, sevgi
ile kalp ritmini güçlendirerek, veya beyin frekansını yükseltmek üzere
geribildirim vererek. İnsan beyni hasta olduğu durumda dahi dış uyaranlara
açıktır, ve çevresel uyaranlara göre kendisini adapte etme yeteneği çok
yüksektir. Yavaş dalgaları düşürme konusunda yönlendirme yaptığınızda zamanla
yavaş dalgaları yoketme konusunda kendisinde değişime gider. Algı yeteneği giderek
gelişen bir beyin, çevresel uyaranlardan sadece gerçek tehdit olanları seçmeyi
ve algılamayı öğrenir, bu durum da enflamasyonun vücutta verdiği zararı ve
sonuçlarını azaltabilir.
#evdeeğitim #evdekalturkiye #covid19
#dehb #disleksi #otizm #disleksiegitimi
#autotrainbrain