Ot gibi yaşamak ve hayatın anlamı

 Bayramın birinci gününde, tüm ağır işlerime ara verdim biraz. Başkalarına iyilikte ve yardımda bulunmak için kendimden ve kendi hayatımdan ne çok ödün vermişim. Topluma malolan bir işi yapmanın da bu tarz ağır bedelleri oluyor demek ki. Kendi hayatınıza çeki düzen verecek, boşlukta düşünecek bir anınız dahi bulunmuyor. Bir de ihtiyacı olan, hasta insanlarla çalışmak, ister istemez onların binbir zorlukla geçen hayatına dahil olmanızı getiriyor.

Geçen sene, hastanede geçen Ramazan ve Bayramın, Haziran ayında da annemin vefatının ardından bu sene daha da kötüsü karşılıyor beni. Bayramda gidilecek, eli öpülecek bir annemin dahi olmayışı. Hadi babamın olmamasına 35 yıldır alışmıştım, şimdi annesizlik daha ağır bir gerçek olarak çıkıyor karşıma. Annesiz kalınca, kendimin bir yetişkin olarak anneliğimi artırmam gerektiğini düşündüm. Kendi içimdeki bayram sabahını bekleyen çocuğu güzel karşılamam gerekiyordu. Öncelikle, en pembesinden ve yeşilinden bir bayramlık bluz ve pantolon aldım.  Oğluma da yaşına uygun T-shirt, eşofman ve şapka. Bayramlarda genelde ilk şehri terkeden ben olurdum. Çünkü, başka şehirde gidilip görülecek mutlaka bir büyüğüm, çoğunlukla da annem olurdu. İkincisi, evde bir gün dahi yahni yemeği yapmamıştım. Bilmediğimden değil de, bunu zaten bir başkası benim için yapıyor olduğundan.

Bu sefer evde kalmaya, İstanbul'un keyfini çıkarmaya ve bayramda bir yahni yemeği yapmaya karar verdim. Yahni yemeğini pişirmek çok uzun zaman alır. Öncelikle, nohutu peynir altı suyunda 6 saat ıslatmanız, 20 dakika düdüklü tencerede haşlamanız gerekir. İçine konulacak kemikli etin ayrıca 1 saat pişirilmesi, yahniye bolca soğanın doğranması, en sonunda tüm malzemenin düdüklü tencerede 10 dakika daha pişirilmesi uygun olur. Yanına bir de pilav yapılmalıdır. En önemlisi de nohutlar haşlandıktan sonra tek tek kabukları soyulmalıdır. Kabukları soyulunca yahni mideye daha az şişkinlik verir. Ben normal zamanda yaptığım nohutların kabuklarını soymam. Rahmetli annem, yahni için nohutun kabuklarını saatlerce soyardı. Bu sene ben de bu şekilde yahni yemeği hazırladım, hiç üşenmeden nohutun kabuklarını ayıkladım. Gitgide, annem gibi sabırlı, insanların onu ziyaret etmesini bekleyen orta yaşlı bir anneye dönüşüyorum.

Halbuki tam da Nilay Örnek'in Nasıl olunur? podcast'lerindeki Orman Mühendisi Cihan Erdönmez'in bahsettiği ot gibi yaşamak fikrini sahiplenmişken. Sahi hepimizin ot gibi yaşamaktan kaçınarak geçirdiğimiz yıllardan sonra, birisinin bu ot gibi yaşamak fikrine tutunması ve sahiplenmesi nasıl oluyor?

Otlar nasıl yaşarlar?  Otlar mevsimliktir, kök salmak gibi bir amaçları yoktur. Günübirlik yaşarlar, ışık neredeyse oraya doğru dönerler, zamanı gelince tohumlarını toprağa dökerler ve sonbaharda da iz bırakmadan toprağa karışarak ölürler. Aynı topraklarda, onlardan sonra yeşeren tohumlar, aynı otlar gibi etrafı güzelleştirerek yaşamı kutsamayı sürdürürler. Otların kökleri, bolca dalları ve kalın gövdeleri yoktur. Büyük ailelere, köklü geçmişlere sahip değildirler. Büyük mezar taşları yoktur. Sadece hayatın bir parçası olarak yaşamlarını sürdürürler. Yaşamı kutsarlar ve zamanları geldiğinde, mevsim döndüğünde de yokolur giderler. Büyük bir mütevazilikle bulundukları yerlerde yaşamaya devam ederler. Önemli olan, yaşamın devamlılığıdır. Yaşam onlardan sonra da aynı güzelliği ve haşmetiyle devam eder.

Tasavvufta da hiç bir şeye tutunmadan, akıp giden bir akarsu gibi daima temiz kalmak durumu vardır. Hiç bir duyguya, oluşa, zenginliğe ve fakirliğe, ihanetlere, söylemlere fazla saplanıp kalmadan bugünü en iyi şekilde yaşamak, yaşamı kutsamak, bir gün sonra yok olabileceğinin bilinci ile bugünü en iyi şekilde değerlendirmek.

Yaşamda biriktirmek, saplanıp kalmak, yerini yaşamla akmaya, değişip dönüşmeye bırakmalı. Yaşarken oluşturduğumuz ritüeller, mutlaka bizden sonra gelenlerin yaşamına katkıda bulunacak, onlar da bizden en iyi yaptığımız şeyleri alıp kendi hayatlarına monte edecekler. Böylelikle, yaşam gitgide mükemmelleşerek, bir şölene dönüşecek. Ama biz, zamanı geldiğinde, sessizce, yavaşça, mütevazilikle, tutunup kalmaya çalışmadan toprağa kavuşup yeni bir ot olarak dünyaya gelmeyi bekleyeceğiz.

Ben de artık bir ot gibi yaşamaya karar verdim.




Bu blogdaki popüler yayınlar

Disleksi ve otizm eğitimi